Substack-Twitter düellosu, Öneri algoritması ve Platform sansürü

Substack, geçtiğimiz hafta yayınladığı “Notes” adlı yeni özelliği ile konuşulmaya başladı. Fakat, bu özellikle ilgili yapılan duyuru sonrası yaşanan gelişmeler, Substack’in gündemini değiştirmiş gözüküyor. Sansür konusuna gelmeden Notes’tan kısaca bahsedeyim: Yazarlar, düzenli bültenlerinin yanı sıra kısa güncellemeler ve -tweetvari- notlar yayımlayarak okuyucularıyla daha sıkı bir bağ kurabiliyor. Bu adım, yazarların içeriklerini daha kolay bir şekilde paylaşmalarına ve tanıtmalarına imkân tanıyabilir. Ancak bir diğer taraftan bu özellik, okuyucuların yazarların bültenlerine olan ilgisini de dağıtabilir. Ekibin Notes’a dair beklentilerini paylaştığı, sosyal medyanın karanlık tarafından uzaklaşma ve yeni bir mecra oluşturma arzularını vurgulayan yazısını ekliyorum.

Substack’in Notes girişimi, platform temsilcileri arasında açıklamaların yapıldığı ve Twitter’da geçici sansürlerin yaşandığı bir sürecin yolunu açtı. Twitter, Mastodon’a yaptığı gibi Substack linklerini de sansürlemeye başladı. Kullanıcılar, Substack linkleri içeren bu tweetler üzerinde cevap verme, beğenme veya retweet gibi etkileşimleri bir süre gerçekleştiremedi. Elon Musk, Substack’in Twitter veritabanını suistimal ettiğini öne süren bir tweet, Substack CEO’su Best ise yıllardır Twitter API’sini kullandıklarını ve hizmet koşullarına uygun olduklarını düşündüğünü belirten “Note” paylaştı. Twitter, Substack’e karşı savaşını ilginç bir sansür yöntemiyle de sürdürdü. Twitter’da yapılan “Substack” aramalarının “newsletter” olarak yönlendirilmesi, platformda ifade özgürlüğü konusunda endişeleri artırdı. Elbette Musk’ın Substack’e karşı hamlesi yalnızca sansürle kalmadı. Twitter, kullanıcılarına içeriklerini ödeme duvarının arkasında paylaşarak platformdan gelir üretmelerini sağlayacak bir yol sundu. Bununla birlikte geldiğimiz son durumda ise, platformda Substack linki içeren paylaşımların öne çıkarılması konusunda engellemelerin devam ettiği ve Substack’te ise Tweet linklerinin gömülü olarak paylaşılamaması dikkat çekiyor.

Diğer Twitter alternatiflerinden farklı olarak, Substack’in bir avantajı bulunduğunun altını çizebiliriz. Platformu kullanan birçok insan var ve birçok yazar zaten burada geniş bir takipçi kitlesine sahip. Bu durum Musk’ı önlem almaya itmiş gözüküyor. Ayrıca Substack kullanıcılarının büyük çoğunluğu Substack’i bir gelir modeli olarak da kullandığından bir kısım önemli hesap Twitter’dan ayrılıp Substack Notes’u kullanacaklarını söyleyerek sürece bu eylemle yanıt verdiler. Son olarak Notes uygulamasının bazı Substack kullanıcılarının abone sayılarında yarattığı sıçramayı da not düşmek istiyorum.


ChatGPT ile kodlama bilmeden veri görselleştirme

Kodlama bilgisine sahip olmadan ChatGPT desteği ile veri analizi ve görselleştirme yapmanın detaylı ve pratik bir yol haritasını sunan yazı Nightingale dergisinde yayımlandı. Yazıda da belirtildiği gibi, ChatGPT henüz zihnimizdeki düşünceleri okuyamıyor. Bu nedenle diğer yapay zekâ destekli görselleştirme araçlarında olduğu gibi, varılmak istenen sonuca önceden karar verilmesi spesifik aramalar yapabilmemizi kolaylaştırıyor. Bu kararın ardından veri toplama, işleme ve görselleştirme süreçlerinde ihtiyacımız olan kodlara erişmek ve kodları çalıştırırken karşılaşabileceğimiz olası sorunları tespit edip çözmek için ChatGPT’ye başvurmak oldukça mantıklı görünüyor. İlgili yazıya dair linki ekliyorum.


Twitter’ın değişen API politikası

Post-it 10. sayısında Twitter’ın değişen API politikasına kısaca değinmiş olsam da bir önceki bültende son gelişmelerden bahsetmeyi atlamıştım. Yaşananlar ışığında Twitter, yaklaşık on yıldır verilerini paylaşma konusunda en açık sosyal platform olma pozisyonunu terk etmiş gözüküyor. Twitter’ın yeni politikası, ücretsiz API’yi ortadan kaldırdı ve araştırmacıların ve ayrıca program geliştiricilerin platformdaki hesapları ve konuşmaları incelemek için yararlandığı araçları engelledi. Yeni ücretli API, önceki ücretsiz versiyondan oldukça düşük veri miktarına izin veriyor ve araştırma araçlarının kullanımını da desteklemiyor. Bu durum platform üzerinde gerçekleştirilen analiz araçlarının da tehlikede olduğunu gösteriyor ve kullanıcılar, alternatif araçlar ve yöntemler kullanarak çalışmalarına devam etmek zorunda kalacak gibi gözüküyor.

Yapay Zekâ Alanındaki İlerlemeler Üzerine Kapsamlı Rapor

Çeşitli kurumlarla işbirliği içinde ve Stanford Üniversitesi öncülüğünde yapılan çalışma sonucunda, yapay zekâ alanındaki ilerlemeler hakkında yeni bir rapor yayımlandı. Raporun öne çıkan noktaları şöyle:

  • Endüstri, akademiyi geride bırakarak makine öğrenimi çalışmalarında öne geçti. 2014’e kadar önemli makine öğrenimi modelleri akademi tarafından yayınlanmaktaydı.
  • Yapay zekânın çevreye hem faydalı hem de zararlı etkileri olabiliyor. Yapay zekâ sistemleri enerji kullanımını optimize etmek için kullanılabilirken, ciddi çevresel etkileri de olabilmekte.
  • 2022’de, bilimsel ilerlemeyi hızlandırmak amacıyla yapay zekâ modellerine sıklıkla başvuruldu.
  • 2012’den bu yana yapay zekanın kötüye kullanımına dair yaşanan olaylar 26 kat arttı.
  • ABD’deki tüm sektörlerde yapay zekâ ile ilgili iş ilanları 2021’den 2022’ye yükseldi. Son on yılda ilk kez, 2022’de yapay zekâ yapılan özel yatırımlar %26.7 oranında düşüş gösterdi.
  • 127 ülkenin yasama kayıtlarında, 2016’dan 2022’ye kadar yapay zekâ ile ilgili yasaların sayısı arttı.
  • IPSOS anketine göre, Çinliler, Suudi Arabistanlılar ve Hintliler AI ürünlerine en olumlu bakanlar olurken; Amerika, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler en düşük oranda olumlu bakıyor. Türkiye’de de yapay zekâ olumlu bakanlar çoğunlukta gözüküyor.

Twitter öneri algoritmasını da içeren kaynak kodlarını paylaştı

Twitter, Elon Musk’ın önceki sözlerine uyarak, kaynak kodlarının bir bölümünü kamuoyunun incelemesine sundu. Bu kodlar, kullanıcıların zaman akışlarında önerilen tweetleri belirleyen algoritmayı da kapsıyor. Elon Musk, başlangıçta algoritmanın hatalar içerebileceğini, ancak bu hataların hızlı bir şekilde giderileceğini ifade etti. Açık kaynak kodlarında, reklamlarla ilgili ve algoritmanın eğitim verileri gibi unsurlar yer almıyor. Bu durum paylaşımların temel olarak geliştiricilere yönelik olduğunu gösteriyor.

Kodların analizine göre Twitter öneri algoritmaları, kullanıcıların gelecekteki etkileşim olasılıkları ve topluluklardaki trend paylaşımları belirleyerek çalışıyor. Algoritma, takip edilen ve takip edilmeyen tweet kaynaklarına başvuruyor. Ağ içi paylaşımlar Real Graph modeliyle etkileşim olasılığına göre sıralanırken, Ağ dışı paylaşımlar Social Graph yaklaşımlarını kullanarak tahminler yapıyor. Kullanıcılar ilgi alanlarına göre niş arkadaş çevrelerinden dev küresel gruplara kadar değişen ölçeklerde gruplandırılıyor.


Haftanın okuma önerileri:

“Güney illerindeki kullanılmayan potansiyel güneşte ilerlemeyi frenliyor” 

GPT-4 gibi büyük dil modelleri; uzun raporları, makaleleri veya blogları özetlemek için kullanışlı olabilir. Modelin bu işlemi yaparken hâlâ bazı kısıtlamaları da var ve insan denetimi, çeşitli düzenleme ve sorgulamalar gerekiyor. Yine de hâlihazırda kullanılan bu model, büyük dosyalarda ciddi zaman tasarrufu yaratabilir. Konu hakkında detaylı denemeler içeren ilgili yazıyı ekliyorum.

Geçtiğimiz aylarda CNET, SEO haberleri ile yapay zekâyı haber odasına entegre etme konusunda başarısız bir girişimde bulunmuştu. Yakın zamanda, gazeteler ve medya kuruluşlarında içerik üretiminde ve araştırma sürecinde yapay zekâdan faydalanma niyetlerine yönelik haberler çıkmaya başladı. Konuyla ilgili SlateGuardian ve Insider‘da yayımlanan haberleri ekledim.

Ünlülerin ses ve görüntülerini taklit eden deepfake videolarını, üretken yapay zekâ ve yanlış bilgi arasındaki karmaşık ilişkiyle tekrardan değerlendirmek gerekiyor. Yapay zekâ destekli ünlü taklitlerinin son dönemlerde sıklıkla gündemi meşgul ettiğini görüyoruz. Bu içerikler eğlence, sanat ve politika dünyasının sınırlarını kışkırtıcı bir şekilde zorluyor. Tabii ki genellikle eğlence amacıyla başvurulan bu teknoloji, kötü niyetli ellerde de karmaşa yaratma potansiyeline sahip. Bu tartışma ekseninde Fast Company’de yayımlanan Ryan Broderick’in yazısını ekliyorum.

GPT-4’ün devreye girmesiyle, sosyal medyada programlama deneyimi olmayan birçok kişi, ChatGPT’nin yardımıyla basit oyunları tasarladığını gösteren paylaşımlar yaptı. Kuşkusuz, programlama dillerine alışkın olmayanlar için bu süreç biraz zorlu olabilir; fakat anlatılan deneyimde gördüğümüz üzere, ChatGPT adeta bir kılavuz gibi adım adım süreci aktararak, oyun projelerinin gerçeğe dönüşmesine yardımcı olabiliyor.

İtalya ChatGPT’yi yasaklayan ilk Batılı ülke oldu. İtalya Veri Koruma Kurumu, Avrupa gizlilik düzenlemelerine yönelik şüpheli bir ihlal nedeniyle, İtalyan kullanıcı verilerinin işlenmesini geçici olarak durdurmasını istedi. Yaş sınırlaması eksikliği ve yanlış bilgi sunma riski endişeleri de dile getirildi. Bu durum, yapay zekâ gelişiminin hızı ve toplum üzerindeki etkileriyle başa çıkmak için başka ülkelerin de kendi kurallarını oluşturmasını gündeme getiriyor.

Yaklaşan genel seçimler, partilerin kazanacakları oyların vekil dağılımına nasıl yansıyacağına dair D’Hondt yönteminin tartışmalarını beraberinde getirdi. Kafa karışıklığı yaşayanlar için, Çilek Ağacı’nın 2015 yılında hazırladığı açıklayıcı grafik, bu yöntemi anlamak için bir rehber olabilir.

BTK’nın sosyal medya platformlarına, temsilci bulundurma ve gerekli görüldüğü takdirde Türkiye’de barındırmak zorunda olduğu kullanıcı bilgilerini savcılarla paylaşma yükümlülüğünü içeren yasa meclisten geçti. Yasada yer alan yeni düzenlemeler için ilgili linki paylaşıyorum.

The Guardian gazetesi, gazete sahiplerinin geçmişteki kölecilik faaliyetleriyle ilgili özür dileyerek onarıcı adalet programları başlatacağını açıklamıştı. Bu gelişmeler, insanlığın karanlık tarihiyle yüzleşme ve hataların telafisi için atılan önemli adım olarak nitelendirilebilir. Bu bağlamda The Guardian’da yayımlanan ve denizaşırı köle ticaretini aktaran detaylı araştırma serisinden bir haber paylaşmak istiyorum. Haberde, arşiv kayıtlarına dayanan veriler dinamik harita görselleştirmelerle aktarılıyor. Bu seride yayımlanan diğer haberler için bu sayfaya göz atabilirsiniz.

TikTok’un Batılı sosyal medya platformları üzerindeki etkisini ve rekabeti nasıl değiştirdiğini ele alan yazı New York Magazine’de yayımlandı. TikTok’un popülaritesi, diğer sosyal medya platformlarının benzer özellikler eklemesine ve içeriklerini TikTok’a benzetmeye çalışmasına yol açıyor. Instagram, Snapchat, Facebook ve YouTube, TikTok tarzı içerik sunmaya başladı. Ancak bu platformlar, kullanıcı deneyimini daha kötü hale getirerek, algoritma tarafından önerilen içeriklerle kullanıcıların dikkatini çekmeye çalışıyor. Bu platformlar, kullanıcılarının kısa videolarla daha fazla etkileşime geçmesini sağlamak için TikTok’u kopyalayarak içerik sunma yöntemlerini uyguluyor.

ABD ve Nato’nun, Rusya’nın işgaline dair Ukrayna’ya vereceği destek planlarını içeren gizli askeri belgeler Discord platformu üzerinde Minecraft sunucusu içerisinde paylaşıldı. Daha sonra bu belgeler; 4chan, Telegram ve Twitter’da dolaşıma girdi. Beyaz Saray, sızıntıya dair paylaşılan gönderileri silmek için uğraşıyor.

Futbolun en keyifli ve görkemli gol anlarından biri her geçen yıl yok olmaya doğru gidiyor. The Analyst’te yer alan yazıda, takımların neden eskisi kadar şut atmamaya başladığına dair bir soru soruluyor. Avrupa liglerinde takımlar, topu daha fazla paslaşarak ve oyunu kontrol altında tutarak, gol pozisyonlarını daha iyi değerlendiriyor. Ancak bu durum futbolun temel unsuru olan şut sayısını azaltıyor. Yazıda, futbolun taktiksel evrimi ve teknolojideki gelişmelerin rolüne dair ilginç tespitler de yer alıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir